1927’den 2007’ye

(tıklayınca büyür accık)

Yıl 1927. Merkez nüfusu 10 binden fazla olan şehirler, sırasıyla…

Yanlarında da 2007 yılı merkez nüfusları. 80 yıllık kıyaslama…

Başka bir Ankara

Bir Ankara düşünün. Başka olsun ama. Adliyenin soğuk koridorlarındaki gibi yürümek zorunda kalmayalım ızgara caddelerde. Kasvetli hükümet binalarını da saymayalım Ankara’nın tarihi diye. Hayal edin, bunlarsız bir Ankara çizin. Ya da öyle bir Ankara var, düşlere gerek yok aslında. Aslı mevcut kendinde. Milyonluk şehrin ortasında, kasaba havasında bir Ankara’dan bahsediyorum. Sokaklarında toz içinde saçları dağınık kız çocukları var, kapı önlerinde harıl harıl çalışan elleriyle ürettiklerini bi’yandan satmaya çalışan teyzeleri var. Şifalı taş dükkanları, kilimcileri, antikacıları, şapkacıları… Dar sokaklarında yürürken Başkent’in sevilen bir yanı olacağını fark etmenin verdiği mutluluk var bir de… Bir başka Ankara burası. İçinde Roma’yı, Doğu Roma’yı, Osmanlı’yı barındıran Anadolu kasabasının kalesinden 2011’in Başkent’ini seyretmenin adı iki Ankara’ya tanık olmak’tır herhalde. Kiremit çatılı, kuşbakışı seyredildiğinde sokakları görünmeyen eski Ankara’nın ardındaki yükselen apartmanlarla çorak tepeleri arşınlayan yeni Ankara…

Ankara’nın kalesi, şehrin resmi kimliğinden olmalı, kimsenin merak etmediği bir yer. Gidildiğinde Gençlik veya Güven Park’ı daha öncelikli gezilecek yerler arasında. Akla gelmez olmuş Kale ve içerisindeki Ankara. Bir hayat var, hala bir kasaba yaşıyor orada. Bir ‘Beypazarı’ orası da. Ama başkent olunca, ünlü olması gerekirken ünsüz kalmış asırların Ankara’sı. Bilinmez olmuş. Sıradan bir ilçe olsaydı, daha tanınır, daha turistik olurdu belki de. Başkent’in resmiyet şemsiyesi altında olmayacaktı en azından…

Kaleiçi’nde bir Gramofon cafe… Tam ‘herkes’lik bir yer. Etrafa eski koltuklar yerleştirilmiş, ortada kır gazinosu sandalyeleri mecvut. Cafe’ye ismini veren gramafonlar cam önlerinde veya ahşap sehpa üstlerinde. Raflar dolusu plaklar dizilmiş duvara. Antika radyolar ve yarım asırlık bir TV. Bir de muhabbet kuşu, tek başına o kalabalıkta, küçük kafesinde. Ankara’da yapılacak en iyi şeylerden biri de böyle bir cafeye rastlanıldığında girmek olur herhalde.

Fatih