Bodrum’dan öte Avram Avinu

Endülüs’ün bağrından çıkmış güzel bi’ parça. Ladino dilinde yazılmış şarkı/ilahinin nakarat kısmında şunlar söyleniyor; “Babamız İbrahim, biricik babamız, mübarek babamız, İsrail’in ışığı”

Türkçe’ye düz çevirince tuhaf oldu tabi ama manasını zihnimizde tamamlayabiliriz bu sözlerin kanımca. Neyse, bu şarkı bize tanıdık aslında. Sefarad diye bir grup vardı, bizim dünyamıza bu parçayı ‘Bodrum’ ismiyle onlar soktu. Yukarıdaki mısraların yerine ise şunları söylüyordular Bodrum şarkısında; “Bu yaz Bodrum’da, yine kumsalda, yine barlarda, yine seninim”

Velhasıl, Ebdülüs’te Hz.İbrahim’e atfedilmiş sözlerin yerine Türkiye’de Bodrum barları konulmuş. Gerçi bunu yapan grubun isminin Sefarad olması da bir Türkiye ironisi olsa gerek.. Parça güzel, dinleyin derim… FAS

İzmir hakkında

izmir

“Kozmopolit Smyrna bir Yunan şehri değildi, fakat Osmanlının İzmir’i de bir Türk şehri değildi. İzmir’in Ermenileri yabancı değillerdi bu şehirde, ayrıca burası Yahudi nüfusun da kendi eviydi. İzmir’i Levantenler olmadan hayal etmek mümkün müdür peki? Kimi Avrupa’dan yeni gelmiş, kiminin ailesi kuşaklar boyunca yerli Hristiyanlarla karışmış, belki de Batı Avrupa’yla yeniden bağlar kurmuş ya da olan bağları zorunlu olarak korumuştu. Çingeneler ya da Siyahlar gibi pek fazla yazılı belge üretmeksizin yaşamış, bugün hâlâ yaşayan topluluklar nasıl bir kenara atılabilir? Geç devir Osmanlısının İzmir’i, cazibesini herkesin birlikte yarattığı sinerjiden alıyordu.”

Nereden çıktı İzmir anekdotu diyenler olacaktır bi’ ihtimal. Son haftalarda Pazar günleri, işyerinde olmaktan mütevellit Yunan müzikleri dinliyorum genellikle, az-biraz zihnî yolculuk olsun niyetiyle. Bazı şarkıların hikayesine yahut sözlerine baktığımda bi’ çoğu bi’ şekilde İzmir’e bağlanıyor. Şu an TC’nin ‘gavur’u olarak anılmaktan, Kordon’uyla övünmekten başka reklamı/tanınmışlığı olmayan bu şehrin geçmişte ne kadar farklı olduğunu, harbici bi’ dünya şehri olduğunu düşündürttü bana bu müzikler. Tabi, sadece Yunan müzikleri burada paylaştıklarım. Ki açıkçası Yunanlılar ve Türklerden başka da İzmir’i bu denli sahiplenecek millet var mıdır, bilmiyorum.

Özetle, kendiliğinden İzmir şarkılarından bi’ arşiv oluşmaya başladı. Kimisi İzmir’e yazılmış, kimisi İzmir çıkışlı sadece. Bi’ kısmını burada paylaşayım istedim. FAS

Misirlou – http://www.youtube.com/watch?v=_r_lt-iTzc0

To Dervisaki – http://www.youtube.com/watch?v=3E5088ftvN4

Smyrneika Tragoudia – http://www.youtube.com/watch?v=8_10VU9rXgk

Manaki Mou – http://www.youtube.com/watch?v=xTn37EZ3Jy8

Bornovali – http://www.youtube.com/watch?v=UKEHf9HwVv4

Smyrni mana kegete – http://www.youtube.com/watch?v=nTdnhHbAsJQ

Psarantonis

Şânı küreselleşmiş ‘yerel’ müzisyen, Psarantonis. O anki duygularına göre şarkıları yorumlayışı her seferinde değişiyormuş. Hissî yaşamın önemini küçümsemiyor demek amcamız dünyanın modernliğine sığınıp. ‘O an adamı’ diyebiliriz bi’ nevî. Giritli bu arada, bu normalliğinde Egeli olmasının da katkısı vardır kanımca. Şikagolu amcalar zorlama doğalcı geliyor bana genelde… Bir de, Yunan mitolojisi denince zihnimizde beliren bi’ Zeus resmi vardır hani. Bu amcayı görünce ‘Zeus hâlâ yaşıyormuş mu?’ demekten alıkoyamadım kendimi. FAS

Klişe ama gerçek: Müzik sınır tanımaz!

xxx

Gastede gece nöbetindeyken, fizy’ye yazdım ‘george dalaras’ (yorgo demeliydim ya, neyse), çalsın sıradan, kasmayayım diye. bi’ müzik hayli dikkatimi çekti, dinledim kez be kez: ki an se thelo… (bregoviç çalıyo, dalaras söylüyo)

1 ay sonra…

öğle saatleri. masanın başında, ekranın karşısında, sıkıldı canım. aynı müzikleri dinlemek de insanlığa aykırı bi süre sonra, malum. bi’ arkadaş enrico macias isimli muhteremden bi’ şarkı paylaşmış. açtım, sarmadı. aynı ismin farklı şarkılarını dinliyim didim. yunanca dinlediğim şarkıyı, bu adam arapça söylüyo… hoppala… karıştırdım; hintçe, ispanyolca, ibranice, başka balkan dillerinde de versiyonlarını buldum. fazlası da vardır belki…

üstünkörü kurcaladım, hikayesi şöyle imiş: fransa’ya giden cezayirli göçmenler için yazılmış, göçmenlerin şarkısı olmuş. çok tutulmuş, sevilmiş, sınır tanımamış işte. arapça, yunanca, ibranice versiyonları olmuş… velhasıl, sınır kavramını düşünmeli. ya da direkt sövmeli…

Bi’ kaç versiyon. Dinlemek için tıklayın üzerlerine…

Versiyon 1 – DAHMANE EL HARRACHİ (orjinali imiş)

Versiyon 2 – RACHİD TAHA (ARAPÇA)

Versiyon 3 – YORGO DALARAS (YUNANCA)

Versiyon 4 – SHANTEL (BALKAN)

Versiyon 5 – İBRANİCE

Versiyon 6 – HİNTÇE

Versiyon 7 – İSPANYOLCA

Hüseyin bin mansur hallac’a lazca selam çakmak…

kâzım koyuncu’nun da yer aldığı grup, 93’te kurulup 98’de dağılmış. lazca rock yapmışlar. iki albümleri var (igzas, va miskunan). parçaların tamama yakını siyasi içerikli. ancak paylaştığım, biraz farklı. cık. oldukça farklı.

nefesle başlıyor. nefes yerine nefha diyeyim. anlam yerine otursun. şarkının başındaki nefhayı duyunca, direkt sonuna baktım. evet, sonunda da vardı. “tasavvuf şu ara popüler baba, albüme bi tane enel hak sallayalım” dememişler, işi çözmüşler yani. şarkının sözleri de sağda solda var, ilgilenen olursa.

hallac ile başladım hallac ile bitireyim. hallac’a “allah’a giden yol nasıldır?” diye sormuşlar. şöyle demiş: “iki adım! sonra vuslat! bir adımda dünyadan, öbür adımda ahiretten ayrılarak yükselir, mevlâ’ya kavuşursun!”

Abdulkadir

Mısırlı / Μισιρλού / Misirlou

Osmanlı’nın son yıllarında İzmir’de yaşamış Mısırlı İbrahim Efendi’ye ait olduğu söylenir Misirlou’nun sözleri. Mısır’ın güzel kızlarına ithaf edilmiş. Sonra mübadeleyle İzmir’den Atina’ya gitmek zorunda kalan bir Rum’la birlikte Yunanistan’a taşınmış. ‘Rembetiko’ sayılmış orada, sevilmiş. Birden Amerika’da bulmuş kendini parça. 1960’larda Dick Dale tarafından seslendirilince kitlesi artmış.Zeki Müren, Glykeria, Anna Vissi, Dario Moreno, Pamela, Dick Dale derken onlarca ses sanatçısı tarafından seslendirilmiş, birçok dilde. Fas’tan Anadolu’ya, Mısır’dan Amerika’ya kadar coğrafyaları dolaşmış ve kalmış.  Aslında İzmir’den dünyaya armağan edilmiş bir Mısırlı şarkısı diyelim biz… Pulp Fiction’un müziği olmuş, daha sonra birkaç filmde de kullanılmış. Bu da bir başka versiyonu…

Azam Ali

Tahran’da doğup, Hindistan’da çocukluğunu geçirmiş ve şu an Montreal’de yaşayan İranlı bir ses, Azam Ali. Birçok albümde şarkı seslendirmiş olmasının yanında 3 tane de solo albüm çıkarmış. Son albümü From the Night to the Edge of Day ise aralarında Arapça, Türkçe, Kürtçe, Farsça’nın da bulunduğu farklı dillerde söylenen ninnilerden oluşuyor…

(Hafta sonu, bir arkadaş vesile oldu tanışmama bu sesle. Yani, geç tanıdım… Lakin, geciktirmeden paylaştım etraftakilerle. Kendime saklamadım, saklanmayacak kadar güzel bir ses…)

Kalat Hayam

Yönetmenliğini ve senaristliğini İsrailli yönetmen Keren Yedaya’nın yaptığı Jaffa (Yafa) filminin bitiş sahnesinde çalan, filmi özetleyen şarkı. Gönül Yarası’nda Meltem Cumbul’un canlandırdığı Dünya’nın dediği gibi, bir müziğe ağlamak için o dili bilmek mi gerekir. Notaları, Akdeniz kıyısından ruhumuza yönelen bir parça…